Dil ve konuşmayla ilgili bozukluklar da birbirinden farklıdır. Bir kişi diğerlerini anlamakta, düşüncelerini paylaşmakta güçlük çekiyorsa bu dil bozukluğudur. Eğer bir kişi konuşma seslerini düzgün veya akıcı telaffuz edemiyorsa, konuşması akıcı değilse ya da sesiyle problemi varsa bu konuşma bozukluğudur.
Konuşma ve dil bozukluğu olan çocuklar iletişim kurmakta problemler yaşamaktadırlar. Yaşanan bu problemler çocuğun başka alanlarda da problem yaşamasına ve gelişimini olumsuz yönde etkilemesine neden olmaktadır.
Artikülasyon: Konuşma seslerini çıkarma işlemine denir. Konuşma seslerinin çıkarılış yeri, biçimi, hızı, zamanlaması ve basıncının hatalı üretimine dayalı sorunlar. Örneğin kaş yerine kaç, kız yerine kıs, resim yerine yesim, balık yerine bayık vb.
Afazi: Beyinde meydana gelen hasar sonucu, dil ve konuşmanın bozulması ve anlaşılamamasıdır. Disleksi: Dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur.
Fonasyon: Özel anatomik yapılar aracılığıyla, işitilebilen seslerin çıkarılmasıdır.
Bilingualizm: Kişinin çift dilli (bilingual) olması, iki dili ana dili seviyesinde anlayıp konuşabilmesi, yani kişinin iki ana dilinin olması demektir.
KONUŞMANIN NORMAL GELİŞİM AŞAMALARI
Genel olarak aşağıdaki şekilde sınıflandırabiliriz:
1 Dil Bozuklukları
2 Konuşma Bozuklukları
Söyleyiş bozuklukları ( Artikülasyon bozuklukları)
Ses bozuklukları
Konuşma akışındaki bozukluklar
3 Diğer Dil Ve Konuşma Bozuklukları
1. DİL BOZUKLUKLARI
Bir insanın yeterli söyleyişi, sesi ve konuşma akışı olabilir; ancak konuşması anlamlı olmayabilir. Sesleri, sözcükleri, heceleri rastgele ve anlamsız bir düzende bir araya getirir, dil sembollerini uygun şekilde kullanamaz. Bu kişilerin dil bozuklukları vardır.
A. Özgün Dil Bozukluğu
En sık karşılaşılan dil bozukluğudur. Okul öncesi dönem ve okul döneminde, başka bir nedene bağlı olmadan ortaya çıkan işitme kaybı, zekâ geriliği, nörolojik, motor ya da sosyal gelişim geriliği gibi belirgin herhangi bir problemin olmadığı bir tür dil bozukluğudur. Bu çocuklarda ilk olarak otizm, zekâ geriliği, işitme kaybı gibi problemlerden şüphelenilmektedir. Bu bozukluğun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik geçiş gösterdiği düşünülmektedir.
Özgün dil bozukluğu olan çocukların, konuşma seslerini üretmede, kendilerini sözel olarak ifade etmede ve başkalarının konuşmalarını anlamada problemleri vardır. Bu çocuklar, ne söylendiğini anlıyor gibi gözükürler ancak çoğu zaman konunun ana temasını anlayamaz ya da sorulan soruya uygun olmayan cevaplar verirler. Tek tek kelimelerde konuşmaları anlaşılır olsa dahi kelimeleri bir araya getirerek cümle kurmakta başarısız olurlar.
Bazı çocuklarda yalnızca alıcı ya da ifade edici dil becerilerinde problem görülürken, bazı çocuklarda her iki alanda da problem görülebilir.
Konuşmalarının en tipik özelliği yapım ve çekim eklerinin kullanılmayışıdır. Örneğin, çocuğa, resimdeki tavşanın kulağını gösterip “Bu tavşanın neresi?” diye sorulduğunda, “tavşanın kulağı” ya da “kulağı” demek yerine sadece “kulak” ya da “tavşan” diyebilir.
Zaman kavramını anlamakta ve zaman bildiren kelimeleri kullanmakta zorlanabilirler.Örneğin “Ali’nin ablası gelmiş.” cümlesinin yerine “Ali abla geldi.”; “Dün Ayşelere gittik” cümlesinin yerine “Bugün Ayşe gitti.” diyebilirler.
Yer-yön bildiren ekleri kullanmazlar. Örneğin “Kaşıklar çekmecenin içinde.” cümlesini “Kaşık çekmece” şeklinde ifade edebilirler. “Benim, senin, onların gibi aitlik bildiren kelimelerde karışıklık yaşayabilirler. Babasının saatini göstererek “Bu kimin saati?” diye sorulduğunda “Babamın” demek yerine “Baba” ya da “Baba saat” diyebilirler.
Konuşmalarında en sık gözlenen bir diğer problem de kelime bulma güçlükleridir. Bazı çocuklar günlük hayatta sık karşılaştıkları bazı objelerin isimlerini dahi hatırlamayabilirler. Daha önceden üzerinde konuşulmuş olan bir objeyi yeniden gösterdiğinizde “Unuttum ya da bilmiyorum.” Diyebilirler.
Kurdukları cümlelerin uzunlukları 3-4 kelimeyi geçmeyebilir.
Cümle dizilişi hatalı ya da eksik olabilir. Örneğin; “Dayı geldi ev.” gibi. Gramatik yapıdaki yetersizlikler çocukların konuşmalarının daha “bebeksi” ya da “yaşından” geri algılanmasına neden olur.
Bazı çocuklarda eşlik eden sesletim hataları da olabilir. Bazı sesleri üretemeyebilir ya da kelime içinde farklı pozisyonlarda hedef sesin yerine başka bir ses kullanabilirler. Örneğin “balon” kelimesinde “b” sesini doğru üretebilir ancak, “ayakkabı” yerine “ayakapı” diyebilirler.
Bazı sesleri birbirinden ayırt edemeyebilirler. 4-5 yaşlarında teşhis edilemeyen özgün dil bozukluğu olan çocuklar, genellikle anaokuluna ya da ilkokul birinci sınıfa başladıklarında problemleri daha belirgin hâle gelmektedir. Bu çocukların öğrenme ve okuma-yazma güçlükleri olur. Özellikle erken dönemde tedavi edilmeyen çocukların okul başarısının düşük olduğu belirtilmektedir. Bu çocukların %40- 70’i okumayı öğrenmede sorun yaşamaktadır ve birçoğu özel eğitim desteğine ihtiyaç duymaktadır. Akademik başarının yanı sıra çocuğun sosyal becerileri de olumsuz yönde etkilenmektedir.
Özgün dil bozukluğu olan çocuklar konuşmak ve dinlemek için daha fazla zamana ihtiyaç duyarlar. Dilin gramatik yapısını kazanamadıkları için kurdukları cümleler kimi zaman yanlış anlaşılabilir. Bu durum yaşıtlarıyla iletişimlerini güçleştirmektedir. Çünkü çocuklar yetişinler kadar sabırlı ve anlayışlı değildirler. Kendilerini ifade edemedikleri için zaman zaman arkadaşlarına karşı hırçın tavırlar sergileyebilir ya da onlarla oynamaktan kaçınabilirler. Genellikle kendilerini dinleyen yetişkin ya da daha büyük yaştaki çocuklarla oynamayı tercih edebilirler.
B. Afazi ( Söz Yitimi )
Söz ya da kelime yitimi olarak da bilinir. Beyin zedelenmesi sonucu ortaya çıkan afazi, bireyde zekâ geriliği, bellek bozukluğu, işitme özrü ve konuşma organlarında bozukluk olmadan konuşma işlevinin yerine getirilmemesi durumudur.
Genelde afazi birden ortaya çıkar. Ancak beyin tümörü gibi yavaş ilerleyen hasarlarda zamanla oluşabilir. Felç, afazinin en sık rastlanan nedenidir.
Belirtileri: İsimlendirme bozukluğu vardır. Yazı yazma ve okunanı anlamada bozukluk vardır. Duyduğu hâlde anlama ve tekrarlama bozukluğu vardır. Tutuk ya da akıcı özellikte bir konuşma bozukluğu olabilir.
C. Gecikmiş Konuşma
Çocuğun konuşması yaşından beklenenden çok geri ya da konuşma gelişimi açısından çok daha yavaşsa, o çocuğun konuşması gecikmiş konuşma olarak adlandırılır.
Gecikmiş Konuşmaya Yol Açan Etkenler
Dikkat : Dil ve konuşmanın gecikmesi erken doğum, kromozom anomalileri, motor gelişim geriliği, işitme kayıpları, genetik bozukluklar, ailede gecikmiş dil öyküsü, zekâ geriliği, yarık dudak/damak, otizm, yaygın gelişimsel bozukluk, çevresel koşullar, uyaranların az olması, anne-babanın tutum hataları gibi birçok nedene bağlı olabileceği gibi bazen tüm bu nedenlerden bağımsız olarak da görülebilmektedir.
Gecikmiş konuşması olan çocukların dil özellikleri
2. KONUŞMA BOZUKLUKLARI
Konuşma bozukluğu, konuşmanın akışında, ritminde, tizliğinde, vurgularında, ses birimlerinin çıkarılışında ve anlaşılmasında bir bozukluğun olması durumudur.
Eğitimde başvurulan etkinliklerin birçoğu da konuşmaya dayanmaktadır. Bu aracın kusurlu yani konuşmada yetersizliğin olması çocuğun okul içi ve dışı yaşantılarında güçlük yaratmaktadır. Konuşma yetersizliğine dayalı olan bu güçlükler, bazen uyum problemi hâline gelmektedir. Eğitimde konuşma yetersizliği, çoğunlukla öğrenimi tıkayan, engelleyen, bozan bir problem hâline gelmektedir.
En çok karşılaşılan konuşma bozuklukları, artikülasyon bozuklukları ve kekemeliktir. Artikülasyon süreci, konuşma sırasında çeşitli ünlü ve ünsüzler olarak duyduğumuz farklı seslerin üretimidir.
Dinleyici konuşma seslerini atlanmış, yer değiştirmiş, eklemeler ve çarpıtmalar yapılmış gibi algılıyorsa söyleyiş (artikülasyon) bozukluğundan bahsedilebilir.
Konuşma bozukluklarını; söyleyiş bozuklukları(artikülasyon bozuklukları), ses bozuklukları ve konuşma akışındaki bozukluklar olarak 3 başlık altında incelemek mümkündür.
A. Söyleyiş (Eklemleme/Artikülasyon) Bozuklukları
Artikülasyon, nefesin gırtlaktan çıktıktan sonra yutak, ağız ve burundan oluşan üçüncü ekip organlarında (dil, damak, diş, dudak) konuşma dilimizin geleneksel seslerine dönüşüp biçimlenmesidir. Artikülasyon teriminin yanı sıra boğumlama, eklemleme, telaffuz ya da oynaklama terimleri de kullanılır.
Söyleyiş bozuklukları, konuşanın söyleyişinde değil, dinleyenin kulağındadır. Diğer bir deyişle dinleyici, konuşma seslerini; yer değiştirmiş, atlanmış, eklemeler ve çarpıtmalar yapılmış gibi algılıyorsa söyleyiş bozukluğu var demektir. Konuşan kişi ses birimlerini (fonemleri) nasıl çıkarırsa çıkarsın, işitenlere yanlış gelmedikçe fonemler doğru söylenmiş sayılmaktadır.
Artikülasyon bozukluğu dört değişik türde görülür:
B. Ses Bozuklukları
İnsan sesinin üç özelliği vardır; ses perdesi, yüksekliği ve kalitesi. Bu üç özellikteki bozukluklar konuşan ve dinleyen için estetik açıdan rahatsız edicidir ve iletişime engel olur. Sesleme (fonasyon) bozuklukları özellikle erken çocukluk döneminde ve ilköğretim çağındaki çocuklarda sık rastlanan bir bozukluktur. Bunun temel nedeni de bu yaş grubu çocukların oyunda ve etkinlikler esnasında aşırı yüksek sesle konuşmaları ya da bağırmalarıdır.
C. Akıcılık Bozuklukları
Akıcılık bozukluğu; belirli ses ve kelime tekrarları, patlamalar, ses uzatmaları ve bloklar gibi faktörler nedeniyle bir kişinin konuşmasında akıcılık kusurları oluşmasıdır. Akıcılık bozuklukları, iletişimin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinde çoğu zaman sınırlılıklara yol açmaktadırlar.
3. DİĞER KONUŞMA BOZUKLUKLARI
A. Yarık Damak Ve Yarık Dudakla İlgili Konuşma Bozuklukları
Yarık damak ( kurtağzı), ağız boşluğunun üst kısmında açıklık olması durumudur. Yarık dudak ise ( tavşan dudak) üst dudakta tek ya da iki yanlı yarıklık olması durumudur.
Nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte annenin hamilelikteki sağlık durumu, beslenme bozukluğu ile fetüsün üzerinde rahim içi baskıların oluşmasının etkili olduğu düşünülmektedir. Yarıklar cerrahi yolla düzeltilebilir ya da yapay olarak kapatılabilir. Tıbbi müdahale sonrası süreçte ise konuşma eğitimine başlanmalıdır. Ancak dudak ve damaktaki bu kusurların tedavisinden sonra konuşmanın ne ölçüde düzelebileceği belirlenemez
B. Öğrenme Bozukluğuna(Disleksi) Bağlı Dil Ve Konuşma Bozuklukları
Dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur. Disleksili çocuklar, normal ya da normalüstü zekâya sahiptirler ve özel yetenekleri de olabilmektedir.
Disleksinin belirgin özelliklerinden biri harflerin, kelimelerin ve rakamların karıştırılması ve tersten algılanmasıdır; b, d, p, q harfleri, 6, 9 gibi sayıları karışık algılama, ne- en, 3-E, 12-21, çok-koç; olarak algılamak gibi. Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada zorluk yaşarlar. Sayı saymak, nota becerileri (müzik), motor beceriler, organizasyon becerileri (zaman yönetimi gibi) etkilenebilir. Yazı yazmada zorluk çekerler.
C. Otizme (Otistik Spektrum Bozukluğu) Bağlı Dil Ve Konuşma Bozuklukları
Otizm spektrum bozukluğu, doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan karmaşık bir nöro-gelişimsel bozukluktur. Bir iletişim problemi olarak da tanımlanan otizmin en belirleyici özelliği iletişimin temel ögesi olan ilişki kurmada yaşanan güçlüktür.
Yaşamın birinci yılında normal gelişim gösteren bebekler konuşmanın başlangıcı kabul edilen; gülümseme, el sallama, kucağa alma, alınmak istendiğinde kolunu kaldırma gibi temel bazı hareket ve jestleri kullanırken, otistik bebeklerin; ancak gıdıklandıkları, sallandıkları ya da havaya hoplatıldıkları zaman güldükleri gözlenmiştir.
Otistik çocuklardaki en belirgin özellik dil gelişimindeki yetersizliktir. Sesleri ve hareketleri taklit etme yetenekleri zayıftır. Nesnelerin ayırt edilmesi ile ilgili güçlükler yaşayabilmektedirler.
Otistik çocukların iletişiminde tekrarlı konuşma, ses tonunda monotonluk, kendinden bahsederken “ben” yerine “sen” dilini kullanma, basit gramer kullanma gibi özellikler bulunur. Otistik bireylerde konuşma “papağan konuşma” olarak adlandırılmakta; başkalarının konuşmasını taklit, TV vb. duyulan sözleri tekrar olarak görülmektedir. Otistik bireylerin ifade edici dil gelişiminin taklit etmeye dayalı olarak görülmesi; ifade edici dil gelişiminin sağlanmasında taklidin kullanılabileceği yönünde fikir vermektedir.
Konuşma becerisindeki kazanamayan otistik çocukların birçoğu, belli bir döneme kadar isteklerini bağırarak ve tepinerek belirtir. Daha sonra bir şey istediklerinde yetişkin birinin elinden tutarak isteklerine yönlendirme yaparak anlatma yoluna gidebilirler. Örneğin kapının açılmasını istediğinde yetişkinin elini kapı koluna götürmeye çalışırlar.
D. Zihinsel Engele Bağlı Dil Ve Konuşma Bozuklukları
Zihinsel becerilerdeki kaybın çok çeşitli nedenleri olduğu kadar kaybın derecesi de kişiden kişiye değişebilir. Zihinsel engelli kişinin dil becerileri de bu özelliklere göre farklılık gösterecektir.
Dil ve konuşma öğrenilen bir davranıştır. Zihinsel engelliler dil ve konuşmayı normallerin geçtiği aynı basamaklardan geçerek öğrenirler ve geliştirirler. Ancak bu basmaklardan geçiş hızları yavaştır. Bu nedenle dil ve konuşma gelişimlerinde gecikme ve ilk basamaklarda takılma durumlarına sıklıkla rastlanmaktadır. Bunun yanı sıra zihinsel engelli çocuklarda her türlü dil ve konuşma bozuklukları daha yaygındır.
Zihinsel engelli çocukların edat ve sıfatları daha az sıklıkla kullanmaları da gözlenen diğer bir olgudur. Down Sendromlu çocuklar sözcük üretiminde kendine özgü bir gecikme sergilemekle birlikte jestlerle iletişimi bu çocukların daha çok tercih ettikleri görülmüştür.
E. Edinilmiş (Travmatik) Beyin Hasarına Bağlı Dil Ve Konuşma Bozuklukları
Doğuştan olmayan ve trafik kazası gibi durumlarda dışarıdan uygulanan fiziksel bir güç sonucu ortaya çıkan hasara denir. Bu hasar bilişsel eksiklikse dil alanında özellikle kullanıma dayalı sosyal etkileşimleri anlamlandırmada güçlükler görülmektedir. Beyin hasarından kaynaklanan dil bozuklukları, hasarın şiddeti, hasarın yeri ve hasar meydana gelmeden önce çocuğa ait özelliklerden etkilenmektedir. Beyin hasarı yaşayan çocukların % 75’inde dil kullanım problemleri vardır.
F. Yabancı Dil Ve Bölgesel Konuşma Ayrılıkları ( İki Lisanlılık / Bilingualizm)
Ülkemiz insanlarının değişik kültür zenginlikleri ile iç içe olması ve buna bağlı olarak değişik dillerin konuşuluyor olması bölgesel konuşma ayrılıklarını gündeme getirmektedir. Bu durum her ne kadar bir konuşma engeli olmasa da bir nesne adının bölgeye göre artiküle edilmesi bir konuşma bozukluğu şeklinde algılanmasına neden olmaktadır. Ülkemizde çok çeşitli dilleri konuşan aileler bulunmaktadır. Evde konuşulan dilin çevrede konuşulan dilden farklı olması durumunda çocuğun konuşma gelişimi gecikebilir. Çocuk okula gittiğinde okulda konuşulan dil ile evde konuşulan dil farklılığından kaynaklanan sorunlar yaşayabilir.
Konuşma bozukluklarının nedenleri yapısal, işlevsel ve psikolojik bağlamda incelenmektedir.
Konuşma organları tam ve sağlam olduğu hâlde görevlerini yerine getiremez ya da yanlış görev yaptıklarında konuşma engeli meydana gelir. Ayrıca evde ikinci bir dilin konuşulması, konuşma dilinin kalitesiz oluşu, konuşmayı kazanma ve pekiştirme döneminde çocukla ilgilenecek bir yetişkinin olmayışı gibi nedenlerden konuşma organları beklenen konuşma görevini yerine getirmeyi öğrenememiş olabilir. Çünkü konuşma işitme ve taklit yoluyla kazanılır. Yanlış ses duyulduğunda taklit sonucu çıkarılan sesler de yanlış olur. Birey, konuşması bozuk olan bir model ile etkileşimde bulunduğunda, ondan normal ve düzgün konuşma kazanmasını beklemek mümkün değildir. Konuşma öğrenilen bir beceri olduğundan, yanlış öğretilmesi sonucunda bireyde konuşma bozukluğu gerçekleşebilecektir.
Bazı konuşma bozuklukları organik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Örneğin; dil kaslarının olağan işleyişten yoksun oluşu, dilaltı sinir ve kas bağlantılarının dil ucuna kadar uzaması, dudakların yarıklığı, burunda et kitlesinin oluşu, dişlerin yokluğu ya da bozuk dizilişi, çenedeki kas ve sinirlerin bozukluğu, işitme kaybı, beyindeki konuşmadan sorumlu Broka merkezinin herhangi bir nedenle zedelenmiş olması konuşmayı olumsuz yönde etkileyebilir. Alt ve üst solunum yollarını olumsuz etkileyen uzun süreli ve ağır hastalıklar, bazı bireylerde konuşma özrüne neden olabilir. Bu nedenlerin oluş zamanı ve biçimi konuşma engelinin başlatıcısı olduğu gibi engelin devamını da sağlayabilir.
Bireyin duygusal yapısı da konuşmasını etkileyen bir etmendir. Bireyin ruhsal çalışma içinde olması, anne babanın uyum sorunları yaşamaları bireyin konuşmalarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Ayrıca, çocukların aşırı derecede duyarlı, çekingen ve utangaç olmaları da konuşma gelişimini etkileyen önemli nedenlerdendir. Diğer önemli bir neden de çocukların belirli bir olgunluğa gelmeden konuşmaya zorlanmalarıdır
Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.